Hûd

11. Hûd Sûresi

(1) Elif Lâm Râ ayetleri sağlamlaştırılmış sonra her şeyden haberdar ve hikmet sahibi[Hakîmin Habîr] tarafından etraflıca açıklanmış bir Kitap’tır (2) öyle ki Allah’tan başkasına kulluk etmeyin şüphesiz ben size O’nun tarafından bir uyarıcıyım ve müjdeleyiciyim (3) ve Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O’na tevbe edin belirli bir süreye kadar güzel nimetlerden sizi yararlandırsın ve kendi ihsanını her ihsan sahibine versin ve eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkarım (4) Allah’adır dönüşünüz ve O her şey üzerine güç yetirendir (5) iyi bilin ki onlar ondan gizlenmek için göğüslerini [öteye döndürür]bükerler yine iyi bilin ki ne zaman elbiselerine bürünseler gizledikleri şeyleri ve açığa vurdukları şeyleri bilir şüphesiz O gönüllerde olanı bilendir (6) ve rızkı Allah’a ait olmayan yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ve onun [yerleşip]karar kıldığı yeri ve [rızıklandırılarak]emanet bırakıldığı yeri O bilir (bunların) hepsi apaçık bir Kitap’tadır (7) ve hanginizin amelinin daha güzel (olduğunu) sizi denemek için O’nun Arş’ı su üzerinde iken altı gün içinde gökleri ve yeri yaratan O’dur ve şayet onlara dersen şüphesiz siz ölümden sonra diriltileceksiniz inkar eden(ler) kimseler hemen derler bu apaçık bir sihirden başka[sı] değildir (8) ve şayet sayılı bir süre için azabı onlardan geciktirsek mutlaka derler onu alıkoyan nedir? haberiniz olsun ki o geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir ve onu alaya alıyor(lar) oldukları şey onları kuşatır (9) insana katımızdan bir rahmet tattırsak şayet sonra ondan onu geri alsak o hemen ümitsiz bir nankör olur (10) ve kendisine dokunan bir darlıktan sonra ona bir nimet tattırırsak şayet mutlaka benden kötülükler gitti der şüphesiz o şımarık ve böbürlenendir (11) sabreden(ler) ve salih ameller işleyenler kimseler ancak hariçtir işte onlara bağışlanma ve büyük ecir vardır (12) beraberinde bir melek gelmeli veya ona bir hazine indirilmeli değil miydi? demelerinden dolayı onunla göğsün daralacak ve sana vahyedilenin bir kısmını belki de bırakacaksın ancak sen bir uyarıcısın Allah ise her şey üzerine vekildir (13) yoksa onu kendisi uydurdu mu? diyorlar de ki onun benzeri uydurulmuş on (tane) sure getirin ve eğer doğru sözlü iseniz Allah’tan başka gücünüzyeteni çağırın (14) eğer size cevap veremezlerse bilin ki doğrusu o Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve şüphesiz O’ndan başka ilah yoktur siz artık Müslüman olur musunuz? (15) dünya hayatını ve süsünü kimler isterse onlara orada yaptıklarının karşılıklarını tam veririz ve onlara orada bir noksanlık yapılmaz (16) bunlar ahirette kendileri için ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir ve orada işledikleri boşa gitmiştir ve yapmakta oldukları geçersizdir (17) ondan önce Musa’nın bir rehber ve rahmet olan kitabı (elinde bulunan) ve O’nun tarafından onu izleyen bir şahit ve Rabbinden açık bir delil üzere olan kimse gibi midir? işte bunlar iman ona ederler ve topluluklardan onu kim inkar ederse kendisine vaadedilen ateştir bundan şüphe içinde hiç olma şüphesiz bu Rabbinden bir gerçektir ancak insanların çoğu iman etmezler (18) Allah’a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kim olabilir? Rabblerine karşı bunlar sunulurlar ve şahitler derler Rabblerine karşı yalan söyleyen(ler) kimseler işte bunlardır haberiniz olsun Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir (19) onlar Allah’ın yolundan alıkoyar ve onda çarpıklık ararlar ve onlar ahireti (ararlar) onlar inkar edenlerdir (20) onlar yeryüzünde aciz bırakacak değillerdir onların Allah’tan başka dostları yoktur azab onlar için kat kat artırılır onlar işitmeye güç yetiremezlerdi ve onlar göremezlerdi (21) işte onlar kendilerini zarara sokan kimselerdir ve uydurdukları şeyler yanlarından kaybolmuştur (22) şüphe yok onlar ahirette onlar en fazla zararlı çıkanlardır (23) şüphesiz ki iman eden(ler) kimseler ve iyi işler işleyenler ve Rabblerine gönülden boyun eğenler işte onlar cennet ehlidirler onlar orada kalıcıdırlar (24) iki topluluğun durumu körün ve sağırın durumu gibidir ve görenin ve işitenin durumları ikisi eşit midir? İbret almıyor musunuz? (25) ve andolsun Nuh’u kendi kavmine göndermiştik şüphesiz ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım (26) Allah’tan başkasına kulluk etmeyin diye şüphesiz ben sizin hakkınızda acıklı bir günün azabından korkuyorum (27) kavminden inkar eden ileri gelenleri dediler ki biz seni bizim gibi bir insandan başka görmüyoruz ve kendisi sığ (görüşlü) en aşağılıklarımız olandan başkasının sana uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize karşı hiç üstünlüğünüzü görmüyoruz aksine zannediyoruz ki siz yalancılarsınız (28) dedi ki kavmim Ne dersiniz? eğer ben Rabbimden bir delil üzere isem ve katından bir rahmet bana vermişse size bu gizli bırakılmış ise siz onu istemediğiniz halde biz sizi zorlayacak mıyız? (29) bunun karşılığında kavmim sizden bir mal istemiyorum benim ecrim yalnızca Allah’a aittir ve ben iman eden(leri) kimseleri kovacak değilim şüphesiz onlar Rabblerine kavuşacaklardır ancak ben sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum (30) kavmim eğer onları kovsam Allah’a karşı bana kim yardımcı olabilir düşünmüyor musunuz? (31) ben demiyorum size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır ve gaybı bilmiyorum ve şüphesiz ben meleğim demiyorum ve gözlerinizin küçük gördükleri kimseler için Allah onlara bir hayır vermeyecektir diyemem Allah onların kendi içlerinde olanı daha iyi bilir ben gerçekten o zaman zulmeden kimselerden olurum (32) dediler ki Nuh muhakkak bizimle tartıştın bizimle tartışmanda çok ileri gittin eğer doğru sözlülerden isen bize vaadettiğin şeyi getir bakalım (33) (Nuh) dedi ancak Allah eğer dilerse onu size getirir ve siz O’nu aciz bırakacak değilsiniz (34) ve eğer Allah sizi azgınlığa düşürmeyi dilerse size öğüt vermek eğer istesem de öğüdüm size yarar vermez O sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz (35) yoksa onu uydurdu (mu?) diyorlar de ki eğer onu ben uydurduysam suçum benim üzerimedir ancak ben sizin suçlarınızdan uzağım (36) Nuh’a vahyolundu onların yaptıklarından dolayı üzülme (şimdiye kadar) iman eden kimselerin dışında gerçekten kavminden kimse iman etmeyecek (37) ve bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap zulmeden(ler) kimseler hakkında bana hitap (dua) etme onlar suda boğulacaklardır (38) ve gemiyi yapıyordu ve ne zaman kavminden ileri gelenler onun yanından geçse onunla alay ediyorlardı dedi ki eğer bizimle alay ederseniz muhakkak biz de sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz (39) rezil edici azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın başına ineceğini yakında bileceksiniz (40) sonunda, emrimiz geldiği zaman ve tandır kaynadığında dedik ki her şeyden ikişer çifti ve önceden aleyhlerine hüküm verilmiş olanlar dışındaki aileni ve iman edenleri ona bindir onunla beraber çok az kimse dışında zaten iman etmemişti (41) ve dedi ki ona haydi binin yüzmesi de ve durması da Allah’ın adıyladır şüphesiz Rabbim[Allah] [Gafûr]bağışlayıcıdır [Rahîm]rahmet edicidir (42) Nuh oğluna seslendi ve o bir kenarda (idi) oğulcağızım bizimle birlikte gel bin ve kâfirlerle beraber olma ve (Gemi) dağlar gibi dalgaların içinden onları geçirirken (43) (O) dedi ki bir dağa sığınacağım o beni korur sudan dedi ki merhamet ettiği kimselerin dışında Allah’ın emrinden bugün kurtulacak yoktur bu sırada aralarına bir dalga girdi ve o da boğulanlardan oldu (44) ve yer çek suyunu gök sen de tut denildi ve su çekildi ve iş bitirildi ve Cudi’nin üzerine oturdu ve zalimler topluluğu yok olsun denildi (45) ve Nuh Rabbine seslendi ve dedi ki Rabbim şüphesiz oğlum benim ailemdendir ve şüphesiz senin vaadin haktır ve sen [Hâkim]hükmedenlerin en iyi hükmedenisin (46) (Allah) dedi ki Nuh şüphesiz o senin ailenden değildir elbette o iyi olmayan bir iş yapmıştı hakkında senin bilgin olmayan bir şeyi benden isteme şüphesiz ben bilgisizlerden olmanı seni sakındırıyorum (47) Rabbim hakkında benim bilgim olmayan bir şeyi senden istemekten muhakkak ben sana sığınırım eğer beni bağışlamazsan ve bana rahmet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum dedi (48) denildi ki Nuh bizden selam ile ve sana ve seninle birlikte olanlardan ümmetler üzerine bereketlerle in ve (bazı) ümmetlere geçimlik vereceğiz sonra bizden acıklı bir azap onlara dokunacaktır (49) bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir bundan önce (ne) sen ve ne de senin kavmin onu biliyor değildin[iz] sabret şüphesiz sonuç takva sahiplerinindir (50) ve Ad (kavmin)e kardeşleri Hud’u (gönderdik) dedi ki kavmim Allah’a kulluk edin sizin için O’ndan başka hiç bir ilah yoktur siz ancak yalan uyduranlarsınız (51) kavmim sizden bunun için bir ücret istemiyorum benim ücretim yalnızca beni yaratana aittir akıl etmiyor musunuz? (52) [Ey]kavmim Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O’na tevbe edin gökten üzerinize bolca yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın suçlular olarak yüz çevirmeyin (53) dediler ki Hud sen bize bir belge getirmedin ve biz senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz ve biz sana inanacak değiliz (54) sadece diyoruz ki fena ilahlarımızdan bazıları seni çarpmış, dedi ki şüphesiz ben Allah’ı şahit tutuyorum ve şahid olun elbette ben ortak koştuklarınızdan uzağım (55) O’ndan başka hep birlikte haydi bana tuzak kurun sonra bana hiç göz açtırmayın (56) benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a şüphesiz ben güvendim O’nun (Allah)[ın] onun[alnından] perçeminden tutmadığı hiçbir canlı ki yoktur şüphesiz Rabbim[Allah] doğru yol üzeredir (57) eğer yüz çevirirseniz artık size benimle gönderilen şeyi size tebliğ ettim ve Rabbim yerinize sizden başka bir topluluk yerleştirir ve O’na hiçbir zarar da veremezsiniz şüphesiz Rabbim her şeyi koruyandır (58) ve ne zaman ki emrimiz gelince bizden bir rahmetle beraberindeki iman eden(leri) kimseleri ve Hud’u kurtardık ve kaskatı bir azaptan onları koruduk (59) ve işte bu Ad (halkı) Rabblerinin ayetlerini inkar etti ve peygamberlerine karşı geldiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular (60) ve bu dünyada ve kıyamet gününde lanete uğradılar, iyi bilin ki şüphesiz Ad (halkı) Rabblerini inkar ettiler, dikkat edin Hud’un Ad kavmi uzak olsun (61) ve Semud halkına kardeşleri Salih’i (gönderdik), şöyle dedi Allah’a kulluk edin kavmim, O’ndan başka sizin ilahınız yoktur, yerden O sizi yarattı, ve orada size ömür sürdürdü, O’ndan bağışlanma dileyin sonra O’na tevbe edin, muhakkak ki Rabbim yakındır kabul edendir (62) dediler ki doğrusu Salih bundan önce aramızda sen ümit beslenen biri idin, babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi men mi ediyorsun? doğrusu biz kendisine bizi çağırdığın şeyden tereddütlü şüphe içindeyiz (63) dedi ki kavmim Rabbimden apaçık bir belge üzere isem ben ve kendinden bir rahmet vermişse O bana Ne dersiniz? O’na isyan edersem eğer Allah’a karşı kim bana yardım edebilir? kaybımı artırmaktan başka bana bir katkınız olmaz (64) kavmim Allah’ın şu dişi devesi sizin için bir mucizedir onu bırakın Allah’ın toprağında otlasın bir kötülük dokundurmayın ona yakın bir azap sizi yakalar yoksa (65) yine de onu kestiler (bunun üzerine) dedi ki üç gün yurdunuzda yaşayın işte bu yalanlanmayacak bir vaaddir (66) emrimiz nihayet gelince bizden bir rahmetle ve o günün aşağılığından Salih’i ve beraberindeki iman eden(leri) kimseleri kurtardık muhakkak ki O senin Rabbin [Kaviyy]güçlüdür [Azîz]mutlak üstündür (67) ve zulmeden(leri) kimseleri korkunç bir çığlık aldı ve yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar (68) sanki hiç yaşamamışlardı orada iyi bilin ki şüphesiz Semud (halkı) Rabblerini inkar ettiler dikkat edin Semud halkı uzak olsun (69) ve İbrahim’e elçilerimiz andolsun müjdeyle geldiler Selam dediler (O da) Selam dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi (70) ne zaman ki ellerinin ona uzanmadığını görünce onlardan hoşlanmadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü dediler ki korkma biz Lut kavmine gönderildik. (71) ve karısı da ayaktaydı ve bunun üzerine güldü, İshak’ı ve İshak’ın ardından Ya’kub’u biz de ona müjdeledik (72) dedi ki vay halime ben doğuracak mıyım? ben böyle kocamış bir kadın iken ve şu kocam da bir ihtiyar iken gerçekten bu şaşırtıcı bir şeydir (73) Allah’ın işine şaşıyor musun? dediler Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizedir (ey) ev halkı şüphesiz O [Hamîd]övgüye layıktır [Mecîd]lütfu bol olandır (74) ne zaman ki korku İbrahim’den gidince ve müjde kendisine gelince Lut kavmi hakkında bizimle tartışmaya girişti (75) doğrusu İbrahim çok yumuşak huylu idi çok içli idi gönülden (Allaha) yönelen biriydi (76) bundan vazgeç İbrahim doğrusu o Rabbinin emri elbette gelmiştir ve geri çevrilmeyecek bir azap onlara gelmektedir (77) ve ne zaman ki Lut’a Elçilerimiz gelince onlardan kaygılandı ve onlardan bir sıkıntı göğsüne bastı ve dedi ki bu çetin bir gündür (78) ve ona koşarak kavmi geldi ve daha önce kötü işler işliyorlardı kavmim şunlar kızlarımdır sizin için onlar daha temizdir Allah’tan korkun ve konuklarım arasında beni rezil etmeyin içinizde aklı başında bir adam yok mudur? (79) dediler ki muhakkak sen bilirsin ki senin kızlarında bizim hiç bir hakkımız yoktur ve bizim istediğimiz şeyi sen iyi bilirsin (80) keşke dedi sizi (savacak) bir gücüm olsaydı benim yahut sağlam bir yere sığınabilseydim (81) dediler ki Lut şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz sana ilişemeyecekler gecenin bir vaktinde ailenle birlikte yürü ve sizden hiç kimse geriye dönüp bakmasın hanımın hariç ancak onların başına gelen şeyler şüphesiz onun başına gelecektir şüphesiz onlara vaadedilen vakit sabahtır sabah yakın değil mi? (82) ne zaman ki emrimiz gelince üstünü altına çevirdik ve üzerine birbirini izleyen balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık (83) Rabbin katından işaretlenmiş (taşlar) ve bunlar zalimlerden uzak değildir (84) ve Şuayb’ı kardeşleri Medyen’e (gönderdik) dedi ki kavmim Allah’a kulluk edin O’ndan başka size hiç bir ilah yoktur ve ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın şüphesiz ben bolluk içinde görüyorum sizi ve ben sizin hakkınızda çepeçevre kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum (85) kavmim adaletle ölçüyü ve tartıyı tam yapın ve insanların eşyalarını eksik vermeyin ve bozguncular olarak yeryüzünde karışıklık çıkarmayın (86) Allah’ın bıraktıkları sizin için daha hayırlıdır eğer mü’minler iseniz ve sizin üzerinize bir koruyucu değilim ben (87) onlar (şöyle) dediler Şuayb babalarımızın taptıkları şeyleri bırakmamızı yahut mallarımızda istediğimiz şeyi yapmaktan vazgeçmemizi namazın mı? sana emrediyor doğrusu sen akıllı yufka yürekli birisin (88) dedi ki kavmim söyleyin bakalım Rabbimden açık bir belge üzere isem ben eğer ve güzel bir rızıkla kendi katından beni rızıklandırmışsa ve ondan sizi menettiğim şeylerde size aykırı hareket etmek istemiyorum gücümün yettiğince ancak ıslah etmek istiyorum ve Allah’ın (verdiğinden) başka bir başarım yoktur O’na güvendim ve O’na gönülden yönelirim (89) kavmim bana karşı gelmeniz Salih kavminin veya Hud kavminin yahut Nuh kavminin başlarına gelen şeylerin benzerinin isabet etmesi sizi musibete uğratmasın (90) ve Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O’na tevbe edin gerçekten benim Rabbim [Rahîm]çok rahmet edendir [Vedûd]çok sevendir (91) dediler ki Şuayb senin söylediğin şeylerin çoğunu anlamıyoruz biz ve biz içimizde güçsüz görüyoruz seni şayet yakın çevren olmasaydı seni taşlardık ve senin bize karşı bir üstünlüğün yoktur (92) dedi ki kavmim Allah’tan sizce yakın çevrem daha mı üstündür sırt dönerek arkanızda bıraktınız onu şüphesiz Rabbim yaptıklarınız şeyleri kuşatmıştır (93) kavmim imkanınızın elverdiğini yapın ben de yapıyorum aşağılatıcı azabın kime geleceğini ve o kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz gözetleyin ben de sizinle birlikte gözetliyorum (94) ne zaman ki emrimiz gelince Şuayb’ı ve tarafımızdan bir rahmetle onunla birlikte iman eden(leri) kimseleri kurtardık ve zulmeden(leri) kimseleri bir çığlık aldı ve yurtlarında diz çökmüç olarak kaldılar (95) orada sanki hiç yaşamamışlardı iyi bilin ki Semud (halkı) uzaklaştırıldığı gibi Medyen (halkı) uzaklaştırıldı (96) ve ayetlerimizle ve apaçık bir belgeyle Musa’yı andolsun gönderdik (97) Firavun’a ve adamlarına, Firavun’un buyruğuna onlar uydular ve Firavun’un buyruğu doğruya yöneltici değildi (98) kıyamet günü kavmine öncülük ederek ateşe sürükler vardıkları yer ne fena bir yerdir (99) burada ve kıyamet gününde lanete uğratıldılar onlar, verilen bu bağış ne kötü bir bağıştır (100) işte bu sana anlattıklarımız o şehirlerin haberlerindendir onlardan bazıları ayaktadırlar (bazıları ise) tamamen silinmiştir (101) biz onlara zulmetmedik ama kendilerine zulmettiler onlar, Allah’tan başka taptıkları, onların ilahları, kendilerine hiç bir şey sağlayamadı ne zaman ki Rabbinin emri gelince kayıplarını artırmaktan başka bir işe yaramadı (102) ve o zulmeden şehirleri yakaladığı zaman Rabbinin yakalaması işte böyledir şüphesiz O’nun yakalaması pek acı pek şiddetlidir (103) ahiret azabından korkan kimse için şüphesiz bunda ibret vardır işte O insanların onda toplanacağı bir gündür ve O herkesin tanık olacağı bir gündür (104) ve biz onu geciktirmeyiz ancak belirli süreye kadar (105) O gün gelince O’nun izni dışında hiç kimse konuşamaz onlardan kimi bedbahtttır (kimi de) mutludur (106) bedbaht olan(lar) kimseler ateş içindedirler orada korkunç çığlıkları ve inlemeleri vardır onların (107) Rabbinin diledikleri kimseler dışında gökler ve yer durdukça orada sürekli kalıcıdırlar onlar şüphesiz Rabbin dilediğini yapandır (108) ve mutlu olan(lar); [said] kimseler cennet içindedirler, Rabbinin diledikleri dışında gökler ve yer durdukça onlar orada sürekli kalıcıdırlar kesinti olmaksızın bir lütuftur (109) onların taptıkları hakkında o halde hiçbir tereddüd olmasın daha önce babalarının taptıkları gibi olandan başkasına onlar tapmazlar eksik olmadan onların paylarını şüphesiz biz vereceğiz (110) ve andolsun Kitab’ı Musa’ya verdik onda ayrılığa düşüldü Rabbin tarafından önceden geçmiş bir söz eğer olmasaydı aralarında hüküm verilirdi şüphesiz onlar bunun hakkında gocundurucu bir tereddüt içindedirler (111) ve Rabbin onların tümünün yaptıklarını şüphesiz tastamam verecektir şüphesiz O yaptıkları şeylerden haberdardır (112) seninle birlikte tevbe eden kimseler ve [sen]emrolunduğun gibi dosdoğru olun ve aşırı gitmeyin şüphesiz O yaptıklarınız şeyleri görmektedir (113) ve zulmeden(lere) kimselere meyletmeyin ateş size dokunur yoksa ve sizin için Allah’tan başka hiçbir dost(lar) yoktur sonra asla yardım göremezsiniz (114) ve gündüzün iki tarafında ve gecenin yakın vakitlerinde namaz kıl şüphesiz iyilikler giderir kötülükleri bu ibret alanlara bir öğüttür (115) ve sabret şüphesiz Allah iyilik yapanların ecirlerini zayi etmez (116) onlardan kendilerini kurtardığımız çok azı dışında, yeryüzünde fesattan alıkoyan sizden önceki nesillerden fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi? zulmedenler kimseler içinde bulundukları refahın peşine takıldılar ve suçlu kimseler oldular (117) ve ahalisi ıslah edici (iken) zulümle o beldeleri Rabbin helak edecek değildi (118) ve eğer dileseydi Rabbin insanları bir tek ümmet yapardı ama hala ihtilaf etmekten durmazlar (119) Rabbinin rahmet ettiği kimseler hariç zaten bunun için onları yarattı ve Rabbinin sözü yerine gelmiştir tamamen cinlerden ve insanlar(dan) cehennemi andolsun dolduracağım (120) kalbini onunla sağlamlaştıracak olan Peygamberlerin haberlerinden sana her şeyi anlatıyoruz ve bir hak ve bir öğüt ve mü’minler için bir uyarı bunda sana gelmiştir (121) ve iman etmeyen(lere) kimselere de ki imkanınızın elverdiğini yapın biz de yapmaktayız (122) ve bekleyin biz de beklemekteyiz (123) ve göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir ve bütün işler O’na döndürülür (öyleyse) O’na kulluk et ve O’na dayan ve Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir

11Hûd-Mekkî