Mâide
5. Mâide Sûresi
(1) ey inanan(lar); [imanlı] kimseler akitleri(nizi) yerine getirin, siz ihramda iken avlanmayı helal saymamak şartıyla, size oku(nup açıkla)nacak olanların dışındaki dört ayaklı hayvanlar sizin için helal kılındı, istediğine hükmünü Allah şüphesiz verir (2) ey inanan(lar), [imanlı] kimseler Allah’ın [nişan] işaretlerine ve haram aya ve kurbana ve gerdanlık(lı kurban)lara ve Rablerinin lütfunu ve rızasını arzu ederek Beyt-i Haram’a gelenlere saygısızlık etmeyin ve ihramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz, Mescid-i Haram’dan sizi çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi suç işlemeğe itmesin ve iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın ve Allah’tan korkun şüphesiz Allah’ın azabı [akibeti şiddetli] çetindir (3) leş ve kan ve domuz eti ve O’na Allah’tan başkası adına boğazlanan şeyler ve boğulmuş ve vurulmuş ve yukarıdan düşmüş ve boynuzlanmış (havyanlar) ve sizin kestikleriniz hariç canavarın yediği şeyler ve dikili taşlar üzerine boğazlanan şeyler ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız haram kılındı bunlar fısktır, inkar eden(ler); [kafir] kimseler bugün artık sizin dininizden umudu kesmişlerdir onlardan korkmayın [çekinmeyin] benden korkun dininizi sizin için bugün olgunlaştırdım ve size ni’metimi tamamladım ve din olarak İslam’a sizin için razı oldum günaha istekle yönelmeden kim açlıktan daralırsa doğrusu Allah [Gafûrun Rahîm] bağışlayandır esirgeyendir (4) sana kendilerine neyin helal kılındığını soruyarlar, de ki size iyi ve temiz şeyler helal kılındı Allah’ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttukları şeylerden yeyin ve üzerine Allah’ın adını anın Allah’tan korkun şüphesiz Allah hesabı çabuk [seri] görendir (5) bugün size iyi ve temiz şeyler ve kendilerine Kitap verilenlerin yemeği size helal sizin yemeğiniz de onlara helaldir ve inanan kadınlar dan namuslu kadınlar ve gizli dost tutmayan ve zinadan kaçınan iffetli kişiler olarak mehirlerini verdiğiniz zaman sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden namuslu kadınlar helal kılındı ve kim imânı inkar ederse muhakkak onun ameli boşa çıkmıştır ve o ahirette kaybedenlerdendir (6) ey inanan, [imanlı] kimseler namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerizi yıkayın ve başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin ve eğer cünüp iseniz tam temizlenin eğer hasta yahut seyahat üzerinde iseniz yahut sizden biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara dokunmuşsa ve su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin ve yüzlerinize ve ondan ellerinize sürün, Allah size hiçbir güçlük çıkarmak istemiyor fakat sizi temizlemek ve size olan ni’metini tamamlamak istiyor umulur ki şükredersiniz (7) ve Allah’ın size olan ni’metini hatırlayın ve öyle ki O’na sözünü verdiniz hani işittik ve ita’at ettik demiştiniz Allah’tan korkun şüphesiz Allah göğüslerin özünü bilir (8) ey inanan(lar), [imanlı] kimseler Allah için (hakkı) ayakta tutan adaletle şahidlik edenler olun bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın adil davranın bu takvaya daha yakındır Allah’tan korkun kuşkusuz Allah yaptıklarınız şeyleri haber almaktadır (9) Allah inanan(lara), [imanlı] kimselere ve iyi işler yapanlara va’detmiştir bağışlama ve büyük mükafat onlarındır (10) inkar eden(ler), [kafir] kimseler ve ayetlerimizi yalanlayanlar ise onlar cehennemin halkıdır (11) ey inanan(lar), [imanlı] kimseler Allah’ın size olan ni’metini hatırlayın hani bir topluluk size ellerini uzatmağa (saldırmaya) yeltenmişti (Allah) onların ellerini sizden çekmişti Alah’tan korkun ve Mü’minler Allah’a dayansınlar (12) andolsun Allah, İsrail oğullarından söz almıştı ve içlerinden on iki başkan göndermiştik Allah demişti ki şüphesiz ben sizinle beraberim eğer namazı kılarsanız ve zekatı verirseniz ve elçilerime inanırsanız ve onlara yardım ederseniz ve Allah’a borç verirseniz güzel bir borç elbette sizin günahlarınızı örterim ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım sizden bundan sonra kim inkar ederse muhakkak düz yoldan sapmış olur (13) sözlerini bozmaları sebebiyle onları la’netledik ve kalblerini kaskatı yaptık, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar ve kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular, içlerinden asla pek azı hariç onlardan daima hainlik üzerinde (olduklarına) muttali olursun onları yine de affet ve aldırma şüphesiz Allah güzel davrananları sever (14) ve biz hıristiyanız diyen(lerin), [o] kimselerin sözünü almıştık ama kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular bu yüzden aralarına kıyamet gününe kadar kin ve düşmanlık saldık ve yapmakta oldukları şeyleri Allah yakında onlara haber verecektir (15) Kitap ehli muhakkak [rasūl] elçimiz size geldi Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu size açıklıyor çoğundan vaz geçiyor gerçekten size Allah’tan bir nur ve açık bir Kitap gelmiştir (16) Allah onunla rızasına uyan kimseleri esenlik yollarına iletir ve onları karanlıklardan kendi izniyle aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir (17) şüphesiz o Allah Meryem oğlu Mesih’tir diyen(ler), [o] kimseler andolsun küfre gitmişlerdir de ki öyle ise kim Allah’a karşı bir şeye sahip eğer Meryem oğlu Mesih’i ve annesini ve yeryüzündeki kimseleri hepsini helak etmek isterse göklerde ve yerde ve ikisinin arasında bulunanların mülkü Allah’ındır dilediğini yaratır Allah her şeyi yapabilendir (18) ve Yahudiler ve hıristiyanlar biz Allah’ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz dediler de ki o halde niçin günahlarınızdan ötürü size azabediyor hayır siz de O’nun yaratıklarından birer insansınız dilediği kimseyi bağışlar ve dilediği kimseye azabeder göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunan herşeyin mülkü Allah’ındır dönüş de O’nadır (19) Kitap ehli elçilerin arasının kesildiği sırada size gerçekleri açıklıyan Elçimiz muhakkak size geldi bir müjdeleyici ve ne de bir uyarıcı bize gelmedi demeyesiniz işte size müjdeleyici ve uyarıcı geldi Allah her şeye kadirdir (20) ve hani Musa kavmine demişti kavmim Allah’ın size olan ni’metini hatırlayın zira (O) aranızda peygamberler var etti ve sizi krallar yaptı ve dünyalarda hiç kimseye vermediği şeyleri size verdi (21) kavmim Kutsal toprağa girin ki Allah’ın size yaz(ıp nasibet)diği arkanıza dönmeyin yoksa kaybedenlere dönersiniz (22) dediler ki Musa şüphesiz orada zorba bir millet vardır ve oradan onlar çıkıncaya kadar şüphesiz biz oraya girmeyiz (23) kendilerine Allah’ın ni’met verdiği korkanlar(dan), [o] kimselerden iki adam dedi ki onların üzerine kapıdan girin eğer girerseniz muhakkak ki siz galib gelirsiniz ve eğer inanıyor iseniz Allah’a dayanın (24) dediler ki Musa şüphesiz onlar orada olduğu sürece biz asla oraya girmeyiz sen ve Rabbin gidin savaşın şüphesiz biz burada oturuyoruz (25) Ya Rabbi dedi elbette ben kendimden ve kardeşimden başkasına malik değilim aramızı ve yoldan çıkmış toplumun arasını ayır (26) (Allah) buyurdu ki şüphesiz orası onlara kırk yıl yasaklandı o yerde şaşkın şaşkın dolaşacaklar yoldan çıkmış toplum üzerine sen üzülme (27) gerçek olarak iki Adem oğlunun haberini onlara oku hani birer kurban sunmuşlardı birinden kabul edilmiş ötekinden kabul edilmemişti seni öldüreceğim demişti sadece Allah korunanlardan kabul eder dedi (28) andolsun eğer sen bana elini beni öldürmek için uzatırsan ben seni öldürmek için elimi sana uzatmam çünkü ben alemlerin Rabbi Allah’tan korkarım (29) ben isterim ki sen benim günahımı ve kendi günahını yüklenip ateş halkından olasın ve zalimlerin cezası budur (30) onu nefsi kardeşini öldürmeye çağırdı ve onu öldürdü böylece ziyana uğrayanlardan oldu (31) derken Allah kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi yazık bana dedi ben kardeşimin cesedini gömmekten şu karga gibi olmaya aciz miyim ve pişman olanlardan oldu (32) işte bu sebeple İsrail oğullarına [onların] üzerine yazdık şüphesiz kim bir cana karşılık ya da yeryüzünde bozgunculuğa karşı olmaksızın bir canı öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş gibidir ve kim de onu yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur ve andolsun onlara elçilerimiz açık deliller getirdiler muhakkak onlardan çoğu bundan sonra da yeryüzünde israf etmektedirler (33) şüphesiz Allah ve elçisiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmağa çalışanların cezası öldürülmeleri veya asılmaları yada ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir bu onlar için dünyada bir rezilliktir onlara Âhirette ise büyük bir azab vardır (34) onları ele geçirmenizden önce tevbe eden(ler) [o] kimseler hariç bilin ki muhakkak Allah bağışlayandır esirgeyendir (35) ey inanan(lar), [imanlı] kimseler Allah’tan korkun ve O’na [vesile] yol arayın ve O’nun yolunda cihadedin umulur ki kurtuluşa erersiniz (36) şüphesiz inkar eden(ler), [kafir] kimseler eğer şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve onunla beraber onun bir katı daha kendilerinin olsa kıyamet gününün azabına karşılık onu fidye verseler kendilerinden kabul edilmez ve onlar için acıklı bir azab vardır (37) ateşten çıkmak isterler ve oradan onlar çıkacak değillerdir ve onlar için sürekli bir azab vardır (38) ve yaptıklarına karşılık Allah’tan ibret verici bir ceza olarak hırsızlık eden erkeğin ve hırsızlık eden kadının ellerini kesin ve Allah [Azīz],[Hakīm] daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir (39) yaptığı haksızlıktan sonra kim tevbe eder ve uslanırsa şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder şüphesiz Allah [Ğafūr],[Rahîm] bağışlayan acıyandır (40) bilmez misin ki şüphesiz göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir dilediği kimseye azabeder ve dilediği kimseyi bağışlar Allah her şey üzerine kadirdir (41) ey [Rasul] Elçi küfürde yarış eden(ler) [birbirleriyle yarışan] kimseler seni üzmesin onlar ki kalbleri inanmamış iken ağızlariyle inandık derler ve yahudi(ler) arasında olanlar yalana kulak verirler sana gelmemiş olan başka bir kavme kulak verirler onlar bazısının yerlerinden kelimeleri kaydırırlar eğer bu size verilirse alın ve eğer verilmezse sakının ve Allah birini şaşırtmak isterse Allah’a karşı sen onun için hiçbir şey yapamazsın o kimseler ki Allah kalblerini temizlemesini istememiştir onlar için dünyada rezillik vardır ve onlar için ahirette de büyük bir azab vardır (42) yalana kulak verirler haram yerler eğer sana gelirlerse aralarında hüküm ver yada onlardan yüz çevir eğer onlardan yüz çevirirsen asla sana hiçbir zarar veremezler ve eğer hüküm verirsen adaletle aralarında hüküm ver şüphesiz Allah adalet yapanları sever (43) ve sonra Allah’ın hükmü içinde bulunan Tevrat yanlarında dururken nasıl seni hakem yapıyorlar sonra da ondan dönüyorlar onlar inanıyor değillerdir (44) gerçekten Tevrat’ı biz indirdik onda yol gösterme ve nur vardır peygamberler onunla hüküm verirlerdi öyle ki İslam olmuş kimselere yahudi(lere) ve Rabbanilere ve Allah’ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden dolayı alimlere, onun üzerine şahitler idiler insanlardan korkmayın benden korkun ve benim ayetlerimi azıcık bir paraya satmayın ve kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerdir (45) ve onda onlara mukakkak cana can ve göze göz ve buruna burun ve kulağa kulak ve dişe diş ve yaralara kısas yazdık kim bunu bağışlarsa o kendisi için keffaret olur ve Allah’ın indirdiği ile kim hükmetmezse işte onlar zalimlerdir (46) ve ellerinde olan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu Îsa’yı onların ardından üzerine gönderdik ve ona korunanlar için öğüt ve yol gösterici ve ellerinde olan Tevrat’ı doğrulayan ve içinde nur ve yol gösterme bulunan İncil’i verdik (47) İncil sahipleri Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsinler ve kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır (48) ve gerçekle ellerinde bulunan Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak sana Kitabı indirdik, Allah’ın indirdiği ile onların aralarında artık hükmet ve sana gelen gerçek(ten ayrılıp) onların keyiflerin uyma, sizden her biriniz için bir şeri’at ve bir yol belirledik ve eğer Allah isteseydi hepinizi bir tek ümmet yapardı fakat size verdiği ile sizi sınamak istedi öyleyse hayır işlerine koşun hepinizin dönüşü Allah’adır onda ayrılığa düşmüş olduğunuz şeyleri O size haber verecektir (49) ve Allah’ın indirdiği ile aralarında hükmet onların keyiflerine uyma ve eğer sana dönerlerse onlardan Allah’ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın bil ki şüphesiz Allah bazı günahları yüzünden onları felakete uğratmak istiyor ve şüphesiz insanlardan çoğu yoldan çıkmışlardır (50) cahiliyye hükmünü mü? arıyorlar iyi bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir? (51) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler yahudileri ve hıristiyanları [emir sahibi] veliler edinmeyin onların bır kısmı bir kısmının velileridir ve sizden kim onları kendine veli yaparsa mukakkak o onlardandır şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez (52) kalblerinde hastalık bulunanların bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz diyerek onların arasına koştuklarını görürsün belki Allah fetih ya da kendi katından bir iş [emir] getirir de onlar nefisleri içinde gizledikleri şeyler üzerine pişmanlık [duyar] olurlar (53) ve inanan(lar) [imanlı] kimseler bunlar mı o kimseler derler, kesinlikle sizinle beraber olduklarına güçlü yeminleriyle Allah’a yemin edenler bütün çabaları boşa çıkmıştır kaybedenlerden olmuşlardır (54) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler sizden kim dininden dönerse yakında Allah bir toplumu getirecektir onları sever onlar da O’nu severler Mü’minlere karşı alçak gönüllüdürler kafirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler Allah yolunda cihad ederler hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar bu Allah’ın bir lutfudur dilediği kimseye onu verir Allah’(ın) (lutfu) geniştir [Vasi], [Alim] bilendir (55) ancak sizin veliniz Allah(tır) ve Elçisi(dir) ve namazlarını kılan ve zekatlarını veren ve öyle ki onlar rüku’a varan mü’minlerdir (56) ve kim Allah’ı ve Elçisini ve yalnız mü’minleri [imanlı] kimseleri dost tutarsa Allah’ın taraftarlarıdır galib gelecek olanlar onlardır (57) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler sizden önce Kitap verilenler(den) [kitap ehli] kimselerden dininizi eğlence ve oyun edinen(leri) [büyüleyen] kimseleri dost edinmeyin ve eğer inanıyor iseniz Allah’tan korkun (58) ve namaza çağırıldığınız zaman onu eğlence ve oyun yerine koydular işte bu düşüncesiz bir topluluk oldukları içindir (59) de ki Kitap ehli sadece bizden önce indirilen şeye ve bize indirilene ve Allah’a iman ediyoruz diye (mi?) bizden hoşlanmıyorsunuz oysa sizin çoğunuz yoldan çıkmıştır [fasıktır] (60) de ki Allah katında cezası bundan daha kötüsünü size söyleyeyim mi? Allah kim(ler)e la’net etmişse ve onlara gazab etmişse ve kimlerden maymunlar ve domuzlar ve Tâğût’a [batıla] tapanlar yapmışsa işte onların yeri daha kötüdür ve düz yoldan daha çok sapmışlardır (61) ve size geldikleri zaman derler ki inandık oysa muhakkak küfürle girmişlerdir yine onlar muhakkak onunla çıkmışlardır gizliyor oldukları şeyleri Allah daha iyi bilir (62) ve onlardan çoğunun günahta ve düşmanlıkta ve haram yemede (birbirleriyle) yarıştıklarını görürsün yapmakta oldukları şey ne kötüdür (63) Rabbanilerin ve hahamların onların günah sözlerini ve haram yemelerini menetmeleri gerekmez miydi?yapmakta oldukları şey ne kötüdür (64) ve yahudiler Allah’ın eli bağlıdır dediler kendi elleri bağlandı ve söylediklerinden ötürü la’netlendiler hayır O’nun iki eli de açıktır nasıl diliyorsa verir ve onların çoğunun Rabbinden sana indirilen şeye azgınlığını ve küfrünü andolsun artıracaktır kıyamet gününe kadar biz onların aralarına düşmanlık ve kin atmışızdır ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür ve yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar Allah da bozguncuları sevmez (65) eğer ehli Kitap inansalardı ve korunsalardı onların kötülüklerini örterdik ve onları ni’meti bol cennetlere sokardık (66) ve eğer onlar Tevrat’ı ve İncil’i ve ne ki Rablerinden kendilerine indirildi gereğince uygulasalardı muhakkak ki üstlerinden ve ayaklarının altından yerlerdi içlerinde tutumlu bir ümmet vardır ama onlardan çoğu ne kötü işler yapıyorlar (67) ey Elçi Rabbinden sana indirilen şeyi duyur ve eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını duyurmamış olursun Allah seni insanlardan korur doğrusu Allah kafirler toplumunu yola iletmez (68) de ki Kitap ehli siz Rabbi’nizden size indirilen şeyi ve İncil’i ve Tevrat’ı uygulayıncaya kadar (esas) bir şey üzerinde değilsiniz ve Rabbinden sana indirilen şey onlardan çoğunun azgınlık ve inkarını artıracaktır sen o kafirler toplumu için üzülme (69) şüphesiz Allah’a ve ahiret gününe inanan [imanlı] kimseler, inanan(lar) ve yahudiler(den) ve sabiiler(den) kimseler ve hıristiyanlar(dan) kimseler ve iyi işler yapanlara onlara korku yoktur ve onlara üzüntü yoktur (70) andolsun biz İsrail oğullarından söz almıştık ve onlara elçiler göndermiştik onlara ne zaman bir elçi canlarının istemediği bir şey getirdiyse bir kısmını yalanladılar ve bir kısmını da öldürüyorlardı (71) ve bir fitne olmayacak sandılar kör oldular ve sağır kesildiler sonra Allah onların tevbesini kabul etti sonra yine onlardan çokları kör ve sağır kesildiler ne ki yapıyorlar Allah görüyor (72) andolsun Allah o Meryem oğlu Mesih’tir ancak diyen(ler) [o] kimseler kafir olmuşlardır halbuki Mesih demişti ki İsrail oğulları benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin zira kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak ki Allah cenneti ona haram etmiştir ve onun varacağı yer ateştir ve zalimlerin hiç yardımcıları yoktur (73) şüphesiz Allah üçün üçüncüsüdür diyen(ler) elbette kafir olmuşlardır oysa bir olan ilahtan başka hiçbir ilah yoktur eğer dedikleri şeylerden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkar eden(lere) [o] kimselere acıklı bir azab dokunacaktır (74) Allah’a hala tevbe etmiyorlar mı? O’ndan af dilemiyorlar mı? Allah [ğafūrun raHīmun] bağışlayandır esirgeyendir (75) Meryem oğlu Mesih değildir ancak bir [rasūl] elçidir muhakkak ondan önce de elçiler gelip geçmiştir ve annesi de dosdoğruydu ikisi de yemek yerlerdi onlara ayetleri bak nasıl açıklıyoruz sonra bak nasıl çevriliyorlar (76) de ki Allah’ı bırakıp size zarar vermeye ve fayda vermeğe gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Allah odur ki [semīǔ ǎlīm] işitendir bilendir (77) de ki Kitap ehli haksız yere dininizde aşırılığa dalmayın ve önceden kesin olarak sapmış ve birçoğunu da saptırmış ve yolun doğrusundan şaşmış bir milletin keyiflerine uymayın (78) Meryem oğlu Îsa ve Davud dili ile İsrail oğullarından inkar eden kimselere la’net edilmiştir bu isyan etmeleri sebebiyledir ve saldırmaları (sebebiyledir) (79) yaptıkları kötülükten vazgeçmiyor idiler ne kötü işler yapıyor idiler (80) onlardan çoğunun inkar edenlerle kimselerle dostluk ettiklerini görürsün nefislerinin kendileri için (yapıp) gönderdiği ne kötüdür onlara Allah gazabetmiştir ve onlar azab içinde sürekli kalacaklardır (81) eğer Allah’a Peygambere ve ona indirilen şeye inanıyor olsalardı onları veli edinmezlerdi ama onlardan çoğu yoldan çıkmışlardır (82) elbette inanan(lara); [imanlı] kimselere yahudileri ve inkar eden(leri); [kâfir] kimseleri, insanlar içerisinde en yaman düşman olarak bulursun ve inanan(lara); [imanlı] kimselere sevgice en yakınları da biz hıristiyanlarız diyenleri bulursun çünkü şüphesiz onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar (83) ve Elçi’ye indirilen şeyi dinledikleri zaman gerçekleri tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün derler ki Rabbimiz inandık bizi şahidlerle beraber yaz (84) ve Rabbimizin bizi iyi toplumlar arasına katmasını umarken neden? biz Allah’a ve neden? bize gelen gerçeğe inanmayalım (85) Allah onlara sözlerinden dolayı içinde ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetler verdi güzel davrananların mükafatı işte budur (86) ve inkar eden(ler) [kâfir] kimseler ve ayetlerimizi yalanlayanlar işte onlar cehennem halkıdır (87) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler ne ki Allah size helal kıldı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin ve sınırı aşmayın şüphesiz Allah sınırı aşanları sevmez (88) ve Allah’ın size helal (ve) temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin o Allah’tan korkun o ki siz kendisine inanıyorsunuz (89) Allah yeminlerinizdeki lağvdan ötürü sizi sorumlu tutmaz fakat bilerek yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar bunun keffareti orta derecesinden ne ki ailenize yediriyorsunuz on fakiri yedirmektir yahut onları giydirmektir ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır bulamayan kimse ise üç gün oruç tutsun (yemini) bozduğunuz zaman yeminlerinizin keffareti işte budur ve yeminlerinizi koruyun böylece Allah size ayetlerini açıklıyor umulur ki şükredersiniz (90) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler şarap ve kumar ve dikili taşlar ve şans okları şeytan işi (birer) pisliktir bunlardan kaçının umulur ki kurtuluşa eresiniz (91) şüphesiz şeytan aranıza şarap ile ve kumar ile düşmanlık ve kin sokmak ve Allah’ı anmaktan ve namazdan sizi alıkoymak istiyor artık siz vazgeçtiniz değil mi? (92) ve Allah’a ita’at edin ve Elçi’ye ita’at edin ve sakının eğer dönerseniz bilin ki şüphesiz elçimize düşen açıkça duyurmaktır (93) inananlar [imanlı] kimseler üzerine ve iyi işler yapanlara korundukları ve inandıkları ve iyi işler yaptıkları sonra (yine) korundukları ve inandıkları ve yine korundukları ve iyilik ettikleri takdirde bundan böyle yediklerinden ötürü bir günah yoktur Allah güzel davrananları sever (94) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir kısım av’la dener Allah gizlide kendisiden kimin korktuğunu bilmek için kim ki bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acıklı bir azab vardır (95) ey [imanlı] kimseler inanan(lar) av öldürmeyin ve siz ihramlı (iken) ve sizden kasden kim onu öldürürse içinizden adil iki kişinin ona karar vereceği öldürdüğü hayvandan dengi olan cezası vardır bir kurban Ka’be’ye varacak yahut yoksullara yedirme keffareti ya da yaptığı işin vebalini tatması için buna denk oruçtur Allah geçmişte geçmişte olanı affetmiştir ve kim düşmanlık ederse Allah ondan öc alır Allah daima galiptir intikam sahibidir (96) size ve yolculara geçimlik olarak deniz avı ve yiyeceği size helal kılındı ve ihramlı olduğunuz sürece size kara avı yasaklandı Allah’tan korkun o ki huzuruna toplanacaksınız (97) Allah Ka’be’yi Beyt-i Haram’ı insanlar için bir durak kıldı şüphesiz Allah’ın göklerde olanları ve yerde olanları bildiğini ve şüphesiz Allah’ın her şeyi bildiğini böylece anlayasınız diye ve haram ayı ve kurbanı ve tasmalı kurbanlıkları (kıldı) (98) iyi bilin ki şüphesiz Allah’ın cezası çetindir ve şüphesiz [ğafūrun raHīm] Allah bağışlayandır esirgeyendir (99) Elçi’nin üzerine düşen sadece duyurmaktır açığa vurduğunuz şeyleri ve gizlediğiniz şeyleri Allah bilir (100) de ki [pis] murdar ile temiz eşit olmaz ve şayet [pis] murdarın çokluğu hoşuna gitse de o halde korkun sağduyu sahipleri Allah’tan korkun umulur ki kurtuluşa erersiniz (101) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler eğer size açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyler hakkında sormayın ve eğer Kur’an indirildiği vakit onları sorarsanız size açıklanır Allah onları affetmiştir [ğafūrun Halīm] Allah bağışlayandır bağışlayandır (102) muhakkak sizden önce gelen bir toplum onları sormuştu sonra onları inkar edenler olmuşlardı (103) Allah ne “bahîre” ve ne “sâibe” ve ne “vasîle” ve ne “ham” yapmamıştır fakat inkar eden(ler) [kafir] kimseler Allah’a karşı yalan uyduruyorlar ve çokları da akıl erdiremiyorlar (104) ve onlara Allah’ın indirdiği şeye ve Elçi’ye gelin dendiği zaman derler ki babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter babaları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayan olsa da mı? (105) ey inanan(lar) [imanlı] kimseler siz kendinize (bakın) siz doğru yolda olduğunuz takdirde sapan kimse size zarar vermez dönüşünüz Allah’adır hepinizin yapmış olduğunuz şeyi O size haber verecektir (106) ey inananlar [imanlı] kimseler vasiyyet sırasında ölüm birinize geldiği zaman içinizden adil iki kişi ya da sizden olmayan diğer iki kişi aranızda şahidlik etsin eğer siz yeryüzünde yolculuk ederken ve ölüm musibeti başınıza gelmişse namazdan sonra onları tutarsınız eğer kuşkulanırsanız Allah’a yemin etsinler ve eğer akraba da olsa onu (yeminimizi) hiçbir paraya satmayacağız ve Allah’ın şahidliğini gizlemeyeceğiz yoksa biz o zaman elbette günahkar kimselerden oluruz (107) eğer onların işledikleri bir günah anlaşılırsa onların yerine başka iki kişi geçer onların üzerine kendisine haksızlık edilenlerden daha layık Allah’a yemin ederler; mutlaka bizim şahidliğimiz onların şahidliğinden daha doğrudur biz (hakka) tecavüz etmedik yoksa biz elbette o zaman zalimlerden oluruz (108) yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına yahut gereği üzerine şahidliği yapmalarına en uygun olan budur Allah’tan [sevgi ve rızasını kaybetmekten] korkun ve iyi dinleyin yoldan çıkan [fasık] topluluğu Allah doğru yola iletmez (109) Allah Elçileri toplayacağı gün size ne? cevap verildi derler bizim bilgimiz yok derler gizlileri bilen [allâmul guyûb] yalnız sensin sen (110) hani Allah demişti ki Meryem oğlu Îsa sana olan ve annene olan ni’metimi hatırla hani seni Ruhl-Kudüs ile desteklemiştim beşikte [mehdi] iken ve [40-60 yaşlarında] yetişkin iken insanlarla konuşuyordun sana Kitabı ve hikmeti [söz ve amelde isabeti] ve Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim hani çamurdan kuş şeklinde bir şey benim iznimle yaratıyor içine üflüyordun benim iznimle kuş oluyordu ve anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun ve hani ölüleri benim iznimle çıkarıyordun ve hani sen onlara açık deliller getirdiğin zaman senden İsrail oğullarını savmıştım içlerinden inkar eden(ler) [kafir] kimseler demişti bu apaçık bir büyüden [sihirden] başka bir şey değil (111) ve hani Havarilere bana ve elçime inanmalarını vahyetmiştim inandık demişlerdi bizim müslümanlar olduğumuza şahid ol (112) hani Havariler demişlerdi ki Meryem oğlu Îsa Rabbinin bize gökten bir sofra indirmeye gücü yeter mi? (Îsa) eğer inanıyor [mu’min] iseniz Allah’tan korkun dedi (113) ondan yemeyi ve kalblerimizin iyice yatışmasını ve kesinlikle bize doğru söylediğini bilmeyi ve buna bizzat şahit olmayı istiyoruz dediler (114) Meryem oğlu Îsa dedi Allah’ım Rabbimiz bizim üzerimize gökten bir sofra indir bizim için bir bayram olsun öncemiz için ve sonramız için ve Senden bir mu’cize (olsun) bizi rızıklandır ve sen rızık verenlerin en hayırlısısın (115) Allah buyurdu ki ben onu sizin üzerinize indireceğim ama sizden ondan sonra kim inkar ederse ben ona dünyalarda hiç kimseye azab etmediğim bir azapla azab ederim (116) ve yine Allah demişti ki Meryem oğlu Îsa insanlara sen mi? dedin beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin dedi ki sen yücesin benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek (haddime) değildir eğer demiş olsaydım muhakkak sen bunu bilirdin benim nefsimde olanı sen bilirsin ve ben senin nefsinde olanı bilmem şüphesiz sen sensin gizlileri bilen (117) ben onlara onu bana emrettiğin şeyden başka söylemedim benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin onların içinde olduğum sürece onlar üzerine şahid idim fakat sen beni vefat ettirince sen oldun onları gözetleyen sen ve sen her şey üzerine şahitsin (118) eğer onlara azabedersen şüphesiz onlar senin kullarındır ve eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen yalnız sen [Azīz Hakīm] daima üstünsün hüküm ve hikmet sahibisin (119) Allah buyurdu bu doğruluklarının sadıklara fayda sağlayacağı gündür onlar için içinde ebediyyen kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetler vardır Allah onlardan ebediyyen razı olmuştur onlar da O’ndan razı olmuşlardır büyük başarı işte budur (120) göklerin ve yerin mülkü ve bunlarda bulunan ne varsa Allah’ındır ve O her şey üzerine kadirdir